Juventus’un Sessiz Kahramanı
Alessandro Del Piero… Futbolun sadece güç ve skorla değil; zarafet, estetik ve sadakatle de oynandığını kanıtlayan bir adam. Juventus denince akla ilk gelen isimlerden biri. İtalyan futbolunun son romantiklerinden. Kaptanlığın yalnızca bandı koluna takmak değil, bütün bir kulübün yükünü yüreğinde taşımak olduğunu gösteren bir örnek. Onun hikâyesi, sadece bir futbolcunun değil; bir tutkunun, bir karakterin ve bir çağın hikâyesidir.
Bir Kuzey İtalyalı’nın Mütevazı Başlangıcı
Del Piero, 9 Kasım 1974’te Conegliano Veneto kasabasında dünyaya geldi. Ailesi orta sınıf bir hayat yaşıyordu. Babası elektrikçiydi, annesi ev hanımı. Küçük yaşlardan itibaren futbola ilgi duydu, ilk topunu babası ona bir doğum gününde hediye etti. İlk başta kaleci olmak istedi, çünkü ağabeyi Sandro’nun kalede olmasını izlemek hoşuna giderdi. Ancak kısa süre içinde, onun yerinin kale değil, rakip kalenin önü olduğu anlaşıldı.
İlk amatör kulübü San Vendemiano’da fark edildi. 1988 yılında Padova’ya transfer oldu. Bu, onun profesyonel futbol dünyasına ilk ciddi adımıydı. 1991 yılında Serie B’de oynayan Padova formasıyla profesyonel oldu. Henüz 17 yaşındaydı ve oyun görüşüyle, top tekniğiyle herkesin ilgisini çekiyordu.
Juventus’a Transfer – Bir Efsanenin Başlangıcı
1993 yılında Juventus, genç Del Piero için harekete geçti. Teknik direktör Giovanni Trapattoni ve sportif direktör Luciano Moggi, onun olağanüstü potansiyelini gördüler. Dönemin en büyük yıldızı Roberto Baggio’nun da Juventus’ta olması, Del Piero için hem şans hem de büyük bir baskıydı.
İlk sezonlarında genelde yedek kaldı ama fırsat bulduğu her dakikada farkını gösterdi. Özellikle 1994-95 sezonunda sakatlanan Baggio’nun yerine sahne aldı. Sezon sonunda Juventus, Serie A şampiyonu oldu ve Del Piero da artık 10 numaralı formanın yeni sahibiydi.
Pinturicchio: Bir Futbol Ressamı
Juventus Başkanı Gianni Agnelli, Del Piero’nun oyun tarzını bir sanatçının fırçasına benzetti. Ona bu yüzden “Pinturicchio” lakabını verdi – Rönesans dönemi ressamlarından biri. O andan itibaren Del Piero, futbolun sadece bir mücadele değil, bir sanat olduğunu gösterdi.
Oyun stili şiirseldi. Sol çaprazdan ceza sahasına girip sağ köşeye bıraktığı kıvrılan şutlar artık onun imzasıydı. Bu vuruşlara zamanla “Del Piero Golü” dendi. Rakip savunmalar bu vuruşu bilirdi ama engelleyemezdi.
1996 Şampiyonlar Ligi – Avrupa’nın Zirvesi
Del Piero’nun kulüp kariyerindeki en önemli başarı, 1996 yılında geldi. Juventus, Şampiyonlar Ligi finalinde Ajax’ı penaltılarla geçerek Avrupa’nın en büyüğü oldu. O takımda genç bir Del Piero, Attilio Lombardo, Didier Deschamps, Angelo Peruzzi, Fabrizio Ravanelli gibi isimlerle sahadaydı. Hocasının Marcello Lippi olması da büyük şanstı.
O sezon ve sonrası boyunca Del Piero’nun Avrupa sahnesindeki yükselişi dikkat çekiciydi. Borussia Dortmund, Real Madrid gibi devlere karşı attığı goller, frikikleri, ayağının dışıyla yaptığı sihirli dokunuşlar, Juventus’u Avrupa’da bir korkulu rüya haline getirdi.
Sakatlıklar ve Acılar
1998 sezonu, Del Piero’nun kariyerindeki en büyük kırılmalardan biriydi. Udinese maçında çapraz bağları koptu. Aylarca sahalardan uzak kaldı. Dönüşü kolay olmadı. Formunu tekrar kazanması yıllar aldı. Ancak o hiçbir zaman vazgeçmedi. Azmiyle, sabrıyla, yeniden ayağa kalktı. Bu dönemlerde taraftarlar ona daha da bağlandı.
2000 Avrupa Şampiyonası: Kaçan Final
İtalya, Euro 2000’de final oynadı. Fransa karşısında öne geçmesine rağmen son dakikada gelen beraberlik ve uzatmalarda Trezeguet’nin altın golüyle kupayı kaybetti. Del Piero o finalde çok net iki pozisyonu kaçırmıştı. Basın onu çok sert eleştirdi. Ama o, bu eleştiriler karşısında her zaman olduğu gibi sessizliğini korudu.
Calciopoli ve Sadakat Sınavı
2006 yılındaki Calciopoli skandalı, Juventus’u yerle bir etti. Şike suçlamaları nedeniyle kulüp Serie B’ye düşürüldü. Pavel Nedved, Buffon, Trezeguet, Camoranesi gibi bazı yıldızlar kalmayı tercih etti. Ama Del Piero için kalmak bir tercih değil, görevdi. Kaptan olarak takımın başında durdu. Serie B’de 20 gol attı ve gol kralı oldu. Takımı yeniden Serie A’ya taşıdı.
Bu davranış, onun efsaneler arasında özel bir yere sahip olmasını sağladı. Juventus taraftarı için “Del Piero” adı artık kulübün DNA’sına kazınmıştı.
2006 Dünya Kupası: Zirve Noktası
İtalya Milli Takımı ile 2006 yılında Dünya Kupası’na katıldı. Her ne kadar takımda Totti, Pirlo, Gattuso gibi yıldızlar olsa da, Del Piero da her an sahneye çıkabilecek bir kozdu. Almanya’ya karşı oynanan yarı final maçında uzatmalarda attığı gol, İtalyan futbol tarihinde unutulmazlar arasına girdi.
Finalde Fransa karşısında oynadı, penaltı atışlarında golünü attı ve sonunda kariyerinin en büyük kupasını kaldırdı. Dünya Kupası şampiyonu olmuştu.
Juventus’tan Veda ve Dünya Turu
2012 yılında Juventus yönetimi, Del Piero’nun sözleşmesini uzatmayacağını açıkladı. Son maçı olan Atalanta karşısında 26 Mayıs 2012 günü stadyumda gözyaşları sel oldu. Tribünler onun için pankartlar, tezahüratlar ve saygı gösterileriyle doluydu.
Ardından Avustralya’nın Sydney FC takımına transfer oldu. Orada sadece futbol oynamadı; futbolun o coğrafyada büyümesine katkı sağladı. Sonrasında Hindistan’da Delhi Dynamos’ta oynadı. Dünya futbolunu temsil eden bir figür olarak kariyerinin son demlerini tamamladı.
Emeklilik ve İkon Olmak
Futbolu bıraktıktan sonra Del Piero, spor yorumculuğu yapmaya başladı. Sky Italia ve çeşitli uluslararası yayınlarda yer aldı. Kendi futbol okulunu kurdu. Genç yetenekleri eğitmeye başladı. Ticaretle de uğraştı: Los Angeles’ta açtığı “N10” adlı restoranı, onun başka alanlardaki vizyonunu da gösterdi.
Sosyal sorumluluk projelerine katıldı, UNICEF destekçisi oldu. Dünyanın farklı yerlerindeki yardım organizasyonlarında aktif rol aldı.
Del Piero’nun Futbola Katkısı
O, sadece gol atan biri değildi. O, Juventus’un kalbiydi. Bir dönemin İtalya’sının temsilcisiydi. Her çalımla, her pasla, her frikikle futbolun zarafetini yeniden tanımladı. Juventus’un efsaneler arasında onursal yeri olan birkaç isminden biri oldu.
Gianluigi Buffon’un deyimiyle:
“Bir takım kaptanı olmalıysa, o Del Piero gibi olmalı. Sessiz ama etkili, kibar ama savaşçı.”