Arjen Robben

Arjen Robben – Keskin Sol Ayağın Yazdığı Direniş Destanı

Arjen Robben… Onu tanımlamak için çok fazla şatafata gerek yok. Sahada ne yapacağını herkes bilirdi ama kimse engelleyemezdi. Sağ kanatta topla buluşur, içeri kat eder ve sol ayağıyla uzak köşeye bırakırdı. Onu izleyenler bu hareketi defalarca görse de, her seferinde aynı etkiyi yaratırdı. Hız, denge, teknik, disiplin ve inatçılıkla dolu bir kariyere sahipti. Ancak onu efsane yapan sadece oynadığı futbol değil, yaşadığı sakatlıklara rağmen her defasında daha güçlü dönmesiydi.

Groningen’de Doğan Bir Yıldız

Robben, 23 Ocak 1984’te Hollanda’nın Bedum kasabasında doğdu. Küçük yaşlarda bile hız ve top tekniğiyle diğer çocuklardan ayrılıyordu. Groningen altyapısında yetişti ve 16 yaşında A takıma yükseldi. Eredivisie’deki ilk sezonunda teknik direktörleri, onun oyun görüşünü ve dar alanda yaptığı keskin dribblinglerini takdir etmeye başladı.

Groningen’deki performansı kısa sürede ülke çapında dikkat çekti. 2001 yılında, daha 17 yaşındayken PSV Eindhoven’a transfer oldu. Artık Hollanda’nın en büyük sahnesindeydi.

PSV Eindhoven: Genç Yaşta Parlayan Yıldız

Robben, PSV’de ilk sezonunda adeta patlama yaptı. 2002-2003 sezonunda takımının lig şampiyonluğuna katkı sağladı. Şampiyonlukta attığı goller ve yaptığı asistlerle takımın en etkili silahlarından biri haline geldi. O dönem takımda Phillip Cocu, Mateja Kezman gibi yıldızlar yer alıyordu ama Robben genç yaşına rağmen onlarla eşdeğer bir figür oldu.

PSV formasıyla geçirdiği 2 sezonda hızını, oyun zekâsını ve içeri kat ederek yaptığı vuruşları Avrupa devlerine göstermeye başladı. Artık sıradaki durak bir “büyük lig” olmalıydı.

Chelsea – Mourinho Dönemi ve Premier Lig’de Ayakta Kalma Savaşı

2004 yılında Premier League ekiplerinden Chelsea, Robben’i kadrosuna kattı. Transferi dönemin teknik direktörü Claudio Ranieri tarafından yapılmıştı ancak daha sonra göreve gelen José Mourinho ile bambaşka bir sayfa açıldı. Robben, Mourinho’nun oyun planında kanatlarda hızıyla fark yaratan kilit bir parçaydı.

Bu içerik Bir Harika..!  Alessandro Del Piero

İlk sezonunda sakatlık yaşasa da, sahaya döndüğünde takımın şampiyonluğunda büyük katkı sağladı. Özellikle 2004-2005 sezonunda Chelsea, uzun bir aradan sonra Premier League şampiyonluğunu kazanırken Robben, oyun kurucu rolünde fark yarattı. Güçlü İngiliz savunmalarına rağmen çalım yeteneği, hızı ve beklenmedik vuruşlarıyla maçları çözen bir yıldızdı.

Chelsea ile iki Premier League şampiyonluğu, bir FA Cup, iki Lig Kupası kazandı. Ancak sakatlıklar, Robben’in Chelsea kariyerini istikrarsız hale getirdi. Bu dönemde yaşadığı fiziksel zorluklar, onun için sürekli geri dönüş mücadelesi anlamına geliyordu.

Real Madrid: Yıldızlar Arasında Gölge Mücadelesi

2007 yılında Robben, 35 milyon Euro bonservis bedeliyle Real Madrid’e transfer oldu. O dönem “Los Galacticos”un yeniden yapılanma sürecindeydi. Takımda Ruud van Nistelrooy, Raúl, Sergio Ramos, Guti gibi yıldızlar yer alıyordu. Robben’in İspanya’da göstereceği performans büyük merak konusuydu.

Ancak Real Madrid döneminde de sakatlıklar peşini bırakmadı. Zaman zaman müthiş maçlar çıkardı, özellikle hız ve kontra ataklarda takımın kilit ismi oldu. Ancak takımın yapısı ve üst üste gelen teknik direktör değişiklikleri nedeniyle Robben hiçbir zaman tam anlamıyla sistemin merkezine oturamadı.

2008’de La Liga şampiyonluğu yaşadı. Ancak 2009 yazında kulübün yeniden Cristiano Ronaldo, Kaka gibi yıldızlara yönelmesiyle gözden düştü. Yeni transferlerin gölgesinde kalmak istemeyen Robben, ayrılma kararı aldı.

Bayern Münih – Yeniden Doğuş

2009 yılında Bayern Münih’e transfer olduğunda herkes Robben’in kariyerinde artık inişe geçtiğini düşünüyordu. Ama o, kendisini yeniden yaratacaktı. Bavyera temsilcisi onun için sadece bir kulüp değil, bir yeniden doğuş yeriydi.

Bayern’deki ilk sezonunda Bundesliga’ya damga vurdu. Louis van Gaal yönetiminde, Franck Ribéry ile birlikte “Robbery” lakabıyla anılan kanat ikilisi haline geldiler. Robben sağ kanatta içeri kat edip sol ayağıyla yaptığı vuruşlarla gol rekorları kırmaya başladı.

Bu içerik Bir Harika..!  Sinan Engin’in İtirafı

2010 Şampiyonlar Ligi finalinde Inter’e karşı yenilseler de, Robben’in performansı olağanüstüydü. Aynı yıl Bundesliga şampiyonu oldular ve Robben takımın en golcü ismiydi. Artık Avrupa’nın en korkulan kanat oyuncularından biriydi.

2013 Şampiyonlar Ligi Finali – Robben’in Taht Kurduğu Gece

Robben için belki de kariyerinin zirvesi 25 Mayıs 2013’tü. Şampiyonlar Ligi finalinde Borussia Dortmund’a karşı son dakikalarda attığı golle Bayern’e zaferi getirdi. O ana kadar “büyük maçlarda kaybolan” etiketini taşıyan Robben, bu golle tüm önyargıları yıktı.

2012 finalinde Chelsea’ye karşı kaçırdığı penaltıdan sonra eleştirilmişti ama o asla pes etmedi. 2013’te yazdığı bu destan, Robben’in futbol iradesinin ve ruhunun en büyük kanıtıydı. O gece Robben, Wembley’in çimlerinde değil, milyonlarca futbolseverin kalbinde taç giymişti.

Milli Takım Kariyeri – Portakalların En Büyük Silahı

Arjen Robben, Hollanda Milli Takımı formasıyla 96 maça çıktı ve 37 gol attı. Özellikle 2010 Dünya Kupası’nda gösterdiği performansla takımını finale taşıyan en önemli isimlerden biriydi.

İspanya’ya karşı finalde kaçırdığı pozisyon hâlâ hafızalarda. Ancak turnuva boyunca yaptığı asistler, attığı goller ve yarattığı tehdit sayesinde “Turnuvanın En İyileri” arasında yer aldı.

2014 Dünya Kupası’nda ise adeta yeniden doğdu. İspanya’ya karşı 5-1 kazanılan maçta iki gol atarak tüm dünyanın gündemine oturdu. Turnuvanın en hızlı oyuncusu oldu. Louis van Gaal yönetiminde Hollanda, 3. olarak turnuvayı tamamlarken, Robben en büyük yıldızlardan biri olarak öne çıktı.

Euro 2004, 2008 ve 2012’de de forma giydi. Özellikle 2008 turnuvasında Fransa ve İtalya’ya karşı oynanan maçlar onun klasını gösterdiği sahnelerdendi.

Sakatlıklar ve Bitmeyen Mücadele

Robben’in kariyeri boyunca en büyük düşmanı sakatlıklardı. Özellikle hamstring, diz ve kas sakatlıkları nedeniyle birçok sezon maç kaçırdı. Ancak her defasında geri döndü. İnatla, sabırla, profesyonellikle kendini yeniledi. Bu yüzden onun kariyeri sadece bir futbol hikâyesi değil, bir dayanıklılık efsanesidir.

Bu içerik Bir Harika..!  Saffet Sancaklı'nın Şike Açıklaması

Fiziksel zorluklara rağmen hızını, çevikliğini ve bitirici vuruş yeteneğini koruması büyük bir irade göstergesidir.

Futbol Stili – Basit Ama Ölümcül

Robben’in futbol stili minimalizmin futbol hali gibidir. Tek bir hareketi mükemmel hâle getirmek… Sağdan topu al, içeri kat et, sol ayakla uzak köşeye vur. Herkes biliyordu ama engelleyemiyordu.

Top sürme hızındaki dengesi, vücut çalımı ve zamanlama yeteneği onu savunulamaz kıldı. Ayrıca iyi bir oyun görüşüne sahipti. Sadece gol değil, pozisyon hazırlamakta da ustaydı. Rakip savunmalar için tek başına kabustu.

Sol ayağıyla yaptığı vuruşlar, ceza sahası çizgisi üzerinden yaptığı kesme şutlar, onun imzası hâline geldi. Bugün hâlâ genç oyuncular onun hareketini taklit ediyor.

Emeklilik ve Geri Dönüş

2019 yılında profesyonel kariyerini sonlandırdığını açıkladı. Ancak 2020 yılında, altyapısından yetiştiği Groningen’e geri döndü. 36 yaşındayken sahalara dönerek son bir veda yapmak istedi. Pandemi ve sakatlıklar nedeniyle istediği kadar oynayamadı ama bu hareketiyle futbol dünyasında bir kez daha saygı topladı.

Robben’in Mirası

Arjen Robben, futbol tarihinin en tehlikeli kanat oyuncularından biri olarak kabul edilir. Kariyerinde Bayern Münih ile 8 Bundesliga şampiyonluğu, 5 Almanya Kupası, 1 Şampiyonlar Ligi, Chelsea ile 2 Premier League, 1 La Liga şampiyonluğu ve birçok bireysel ödül bulunur.

Ama onun mirası kupalardan ibaret değildir. Futbolu sahada bir silah gibi kullanması, yeteneklerini sabırla işleyip basitliği ölümcül hâle getirmesi, onu farklı kılmıştır.