Diego Armando Maradona

Diego Armando Maradona Kimdir

Diego Armando Maradona, 30 Ekim 1960 tarihinde Arjantin’in Lanús kentinde dünyaya gelmiştir. Futbola olan yeteneği daha çocuk yaşta fark edilen Maradona, kısa sürede Arjantin futbolunun parlayan yıldızı olmuştur. Profesyonel kariyerine Argentinos Juniors takımında başlamış, ardından ülkenin en büyük kulüplerinden biri olan Boca Juniors formasıyla başarı yakalamıştır.

Maradona’nın Avrupa’ya açılan kapısı 1982 yılında Barcelona ile olmuştur. Ancak asıl efsaneleştiği dönem, 1984 yılında transfer olduğu Napoli kulübünde yaşanmıştır. Burada kulübü Serie A tarihindeki en büyük başarılara taşımış, adeta bir şehir kahramanına dönüşmüştür.

1986 yılında Meksika’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası, Maradona’nın zirve yaptığı turnuva olmuştur. Arjantin’i şampiyonluğa taşıyan bu turnuvada attığı goller ve sergilediği oyun, futbol tarihine damga vurmuştur. Özellikle İngiltere’ye karşı attığı Tanrı’nın Eli ve Yüzyılın Golü olarak adlandırılan goller hâlâ hafızalardadır.

Saha içinde büyüleyici bir oyuncu olan Maradona, saha dışında da tartışmalarla anılmıştır. Uyuşturucu kullanımı, özel hayatındaki çalkantılar ve disiplinsiz tavırlar kariyerini etkileyen faktörler arasında yer almıştır. Buna rağmen futbol dünyasındaki yeri asla sarsılmamıştır.

Maradona, futbolculuk kariyerinden sonra teknik direktörlük yapmış, çeşitli takımlar ve milli takımlarda görev almıştır. Ancak sağlık sorunları onu zorlamış, sonunda 25 Kasım 2020 tarihinde, 60 yaşında hayatını kaybetmiştir.

Maradona, yalnızca Arjantin’in değil, dünya futbol tarihinin en büyük efsanelerinden biri olarak anılmakta, hem futboluyla hem de karakteriyle hatırlanmaya devam etmektedir.

Maradona’nın Kaç Golü Var

Efsanevi Kariyerin Rakamlarla Hikayesi

Diego Armando Maradona, futbolun yalnızca skor tabelasından ibaret olmadığını defalarca kanıtlamış bir efsanedir. Yine de, onun büyüklüğünü anlamak için attığı gollerin sayısına da bakmak gerekir. Kariyeri boyunca sahada sergilediği vizyon, tekniği ve etkileyici oyun zekâsı kadar, attığı goller de onun futbol tarihindeki yerini belirleyen unsurlardan biridir.

Maradona, kulüp ve milli takım kariyerinde toplam 681 resmi maça çıkmış, bu karşılaşmalarda 345 gol kaydetmiştir. Bu sayı, bir forvet oyuncusu için yüksek görünmeyebilir; ancak Maradona’nın klasik bir golcü değil, aynı zamanda oyun kurucu ve saha içi lider olduğunu unutmamak gerekir. O, takımını ileri taşıyan, pozisyon yaratan ve gerektiğinde skoru değiştiren komple bir futbolcuydu.

Kulüp kariyerinde attığı goller:

  • Argentinos Juniors (1976-1981): 166 maç – 116 gol

  • Boca Juniors (1981-1982 ve 1995-1997): 70 maç – 35 gol

  • Barcelona (1982-1984): 58 maç – 38 gol

  • Napoli (1984-1991): 259 maç – 115 gol

  • Sevilla (1992-1993): 29 maç – 8 gol

  • Newell’s Old Boys (1993-1994): 5 maç – 0 gol

Toplam kulüp kariyeri gol sayısı: 312 gol

Milli takımda attığı goller:

  • Arjantin Milli Takımı ile 91 maça çıkmış ve 34 gol atmıştır. Bu goller arasında Dünya Kupası finallerinde attıkları, futbol tarihinin unutulmaz anlarından olmuştur.

Maradona, gol sayılarının ötesinde futbolu bir sanata dönüştüren oyuncuların başında gelir. Onun golleri yalnızca skoru değil, insanlarda heyecan, coşku ve hayranlık uyandırmıştır. Özellikle 1986 Dünya Kupası’nda İngiltere’ye attığı “Yüzyılın Golü”, futbol tarihinin en çok konuşulan gollerinden biri olmuştur.

Bugün, birçok futbolcu rekor gol sayılarına ulaşmak için çabalarken, Maradona’nın rakamlarının çok daha ötesinde bir miras bıraktığını kabul etmek gerekir. O, attığı her golde bir halkın umudunu, bir ülkenin gururunu ve futbolun büyüsünü yansıtmıştır.

Maradona’nın Kaç Çocuğu Var

Efsanenin Kök Salan Ailesi

Diego Armando Maradona, futbol kariyerindeki iniş çıkışların yanı sıra, özel yaşamıyla da her zaman gündemde kalmış bir isim olmuştur. Özellikle ailesi, ilişkileri ve çocukları, hem Arjantin basınında hem de dünya çapında uzun yıllar ilgi odağı olmuştur. Maradona’nın kaç çocuğu olduğu sorusu, zaman içinde değişiklik göstermiş, hatta kendisinin dahi bu konuda kesin açıklama yapmadığı dönemler olmuştur. Ancak yıllar içinde yapılan açıklamalar, DNA testleri ve kamuya yansıyan bilgiler ışığında, Maradona’nın toplam sekiz çocuğu olduğu kabul edilmektedir.

Resmi olarak tanınan çocukları:

  1. Dalma Maradona ve

  2. Giannina Maradona: Maradona’nın uzun süreli evlilik yaşadığı Claudia Villafañe ile olan ilişkisinden dünyaya gelmiştir. Dalma ve Giannina, babalarının hayatında en aktif rol oynayan iki isim olmuş, birçok etkinlikte ve röportajda yer almışlardır.

Diğer tanınan çocukları:

  1. Diego Sinagra (Diego Jr.): İtalyan bir kadından dünyaya gelmiştir. Maradona, uzun yıllar Diego Jr.’ı kabul etmemiş ancak 2016 yılında resmi olarak oğlunu tanımıştır. Diego Jr., aynı zamanda profesyonel futbolcu ve teknik direktördür.

  2. Jana Maradona: Buenos Airesli Valeria Sabalain adlı bir kadından doğmuştur. Maradona, onun da kendi kızı olduğunu 2015 yılında kabul etmiştir. Jana, zamanla ailesiyle daha yakın ilişkiler kurmuştur.

  3. Diego Fernando: Maradona’nın Arjantinli eski sevgilisi Verónica Ojeda’dan dünyaya gelen oğludur. Diego Fernando, Maradona’nın son yıllarında sık sık birlikte vakit geçirdiği çocuklarından biri olmuştur.

Bu içerik Bir Harika..!  Andrea Pirlo

DNA testiyle doğrulanan ama daha az kamuya açık olan çocuklar:

  1. Küba’da kaldığı dönemde doğan iki erkek çocuğun da Maradona’nın oğlu olduğu DNA testiyle doğrulanmıştır. İsimleri kamuya açıklanmamıştır.

  2. Aynı şekilde, bir diğer çocuğun da Arjantin’de yaşadığı ve dava süreci sonunda tanındığı bilinmektedir.

Maradona, hayatı boyunca çocuklarıyla zaman zaman karmaşık ilişkiler yaşamış olsa da, yaşadığı dönüşüm sürecinde bu ilişkileri düzeltmeye ve ailesine daha fazla vakit ayırmaya çabalamıştır. Son yıllarında özellikle Diego Fernando ile olan yakın bağı dikkat çekmiştir. Dalma ve Giannina ise babalarının anısını yaşatmak adına birçok sosyal projede yer almıştır.

Maradona

Maradona Yaşasaydı Kaç Yaşında Olurdu

Zamanın Ötesinde Bir Efsane

Diego Armando Maradona, dünya futbol tarihine altın harflerle kazınmış bir isimdir. Arjantin’in gururu, Napoli’nin kahramanı, milyonlarca futbolseverin sevgilisi olan Maradona, ne yazık ki 25 Kasım 2020 tarihinde hayata veda etmiştir. Peki, Maradona yaşasaydı bugün kaç yaşında olurdu?

Maradona, 30 Ekim 1960 tarihinde Arjantin’in Lanús kentinde dünyaya gelmiştir. Vefat tarihi olan 25 Kasım 2020’de 60 yaşındaydı. Bugün takvimler 2025 yılını gösterdiğine göre, eğer hayatta olsaydı 64 yaşında olacaktı. Arjantinli efsane, 30 Ekim 2025’te 65. yaş gününü kutluyor olacaktı.

Maradona’nın ömrü boyunca yaşadığı sağlık sorunları, özellikle son yıllarda ciddi hale gelmişti. Uyuşturucu bağımlılığı, aşırı kilo, tansiyon ve kalp rahatsızlıkları onun yaşam kalitesini olumsuz etkilemişti. Bu nedenle zaman zaman hastanelere kaldırılmış, hatta rehabilitasyon merkezlerinde tedavi görmüştü. Son olarak beyin kanaması nedeniyle geçirdiği ameliyat sonrasında yaşadığı komplikasyonlar, onu hayattan koparan süreci başlatmıştır.

Maradona’nın hayatı yalnızca futbol sahalarıyla sınırlı kalmamıştır. Toplumla güçlü bir bağ kurmuş, taraftarlar tarafından bir tanrı gibi görülmüş, kimi yerlerde adına tapınaklar kurulmuştur. Maradona yaşasaydı, muhtemelen hem futbol yorumculuğuna hem de Arjantin futboluna katkı sunmaya devam ediyor olurdu. Teknik direktörlük kariyerinde çeşitli kulüpleri ve hatta Arjantin Milli Takımı’nı çalıştıran efsane, aktif olarak sahada olmasa da görüşleriyle gündem yaratmaya devam edebilirdi.

Hayattayken sık sık sosyal medya üzerinden genç futbolculara mesajlar veren, Lionel Messi ile ilgili olumlu yorumlarıyla dikkat çeken Maradona, bugün yaşasaydı Arjantin’in 2022 Dünya Kupası şampiyonluğunu da büyük bir gururla izlemiş olurdu. Hatta Messi ile birlikte kupa kaldıran bir görüntüsü, milyonlarca insanın hafızasında sonsuza kadar kalabilirdi.

Maradona’nın yaşasaydı kaç yaşında olacağı sorusu, yalnızca bir matematiksel hesap değil, aynı zamanda bir özlem ifadesidir. Çünkü onun varlığı, yalnızca fiziksel değil, duygusal ve kültürel olarak da çok derin bir iz bırakmıştır. Hayatta olsaydı, belki de yeni bir futbol projesi başlatacak, belki de genç yetenekleri keşfedecek bir rol üstlenecekti.

Maradona Neden Napoli’ye Gitti

Bir Efsanenin Güney İtalya’ya Yolculuğu

Diego Maradona’nın Napoli’ye transferi, futbol tarihinin en dikkat çekici ve duygusal geçişlerinden biri olarak kabul edilir. 1984 yılında, Barcelona’dan ayrılan Maradona, o dönem İtalya Serie A’da mücadele eden ve büyük kulüpler arasında çok da öne çıkmayan Napoli kulübüne transfer oldu. Bu transfer sadece sportif değil, aynı zamanda sosyolojik ve kültürel açıdan da çok büyük anlamlar taşıyordu.

Napoli, 1980’li yılların başında İtalya’nın en zayıf ekonomik bölgelerinden biri olan güneyde yer alıyordu. Kuzey İtalya’nın zengin kulüplerine karşı hep gölgede kalan Napoli, güçlü ve sembol bir figürle kaderini değiştirmek istiyordu. O figür Maradona olacaktı. Barcelona’da geçirdiği iki sezonun ardından hem saha içindeki bazı anlaşmazlıklar hem de sakatlıklar, Maradona’nın ayrılık kararını hızlandırdı. Aynı zamanda yönetimle yaşadığı problemler ve uyum sorunu, onu yeni bir başlangıca yöneltti.

İtalya futbolu o dönemde Avrupa’nın en prestijli liglerinden biriydi. Juventus, Milan, Inter gibi dev kulüpler, yıldız oyuncularla doluydu. Ancak Napoli, diğerlerine göre daha mütevazı bir kulüp olarak görülüyordu. İşte tam da bu noktada, kulüp yönetimi büyük bir hamle yaptı ve Maradona’yı İtalya’ya getirmek için harekete geçti. 5 Temmuz 1984 tarihinde Napoli, Maradona’yı Barcelona’dan yaklaşık 7.5 milyon dolar gibi o döneme göre rekor bir bonservis bedeliyle transfer etti.

Maradona’nın Napoli’ye gelişi yalnızca futbol anlamına gelmiyordu. Güney İtalya halkı, kendisini yıllardır dışlanmış hisseden bir topluluğun simgesi olarak Maradona’yı benimsedi. O, sıradan bir yıldız değil; yoksul halkın içinden çıkan, sokaklardan gelen bir kahramandı. Napoli şehriyle duygusal bağı çok kuvvetli olan Maradona, kulüp tarihine adeta altın harflerle adını yazdırdı.

Napoli’de geçirdiği yedi sezonda kulübe ilk Serie A şampiyonluklarını, UEFA Kupası’nı, Coppa Italia zaferini ve İtalya Süper Kupası’nı kazandırdı. Maradona sayesinde Napoli, Avrupa’nın zirvesine tırmandı. Onun gelişiyle başlayan bu yeni dönem, futbol tarihinin en romantik başarı hikâyelerinden biri olarak kabul edilir.

Bu içerik Bir Harika..!  Lionel Messi

Sonuç olarak Maradona, sadece futbol oynamak için değil, bir halkın umudu olmak için Napoli’ye gitmiştir. O, o şehirle özdeşleşmiş, Napoli’yi yüceltmiş ve Napoli de onu ölümsüzleştirmiştir.

Maradona Barcelona’dan Neden Ayrıldı

Bir Dönemin Kısa Süren Hikayesi

Diego Maradona’nın Barcelona kariyeri, futbol tarihinin en kısa ama en çalkantılı dönemlerinden biridir. 1982 yılında Argentinos Juniors ve Boca Juniors ile gösterdiği büyük performans sonrası Maradona, dünya futbolunun zirvesindeki kulüplerden biri olan FC Barcelona‘ya transfer oldu. O dönem için rekor sayılabilecek bir bedelle, yaklaşık 7.6 milyon dolar karşılığında Katalan kulübüne imza attı. Ancak herkesin büyük umutlarla başladığı bu yolculuk, sadece iki sezon sürdü ve beklenenden çok daha erken sona erdi. Peki, Maradona neden Barcelona’dan ayrıldı?

Maradona’nın Barcelona’daki en büyük şansı, kulübün oyun sistemine tam olarak adapte olamamasıydı. Takım içindeki teknik beklentiler, Maradona’nın alışık olduğu özgür oyuna izin vermiyordu. Teknik direktörlerle yaşanan görüş ayrılıkları, saha içindeki uyumsuzluklar zamanla büyüdü. Ayrıca Maradona’nın İspanya’daki yaşam tarzı, genç yaşında yaşadığı adaptasyon sorunları ve İspanyol basınının üzerindeki baskısı, mental olarak da onu zorladı.

En önemli kırılma noktalarından biri ise 1983 yılında Athletic Bilbao ile oynanan Kral Kupası finalinde yaşandı. Maç sırasında Bilbao’nun oyuncuları, Maradona’ya sert müdahalelerde bulundu. Özellikle Andoni Goikoetxea tarafından yapılan faul sonucunda ağır bir sakatlık geçirdi. Bu sakatlık, hem fiziksel hem de psikolojik olarak Maradona’yı sarstı. Aynı maçın sonunda yaşanan kavgada Maradona, rakip oyuncularla ve güvenlik görevlileriyle büyük bir arbede yaşadı. Bu görüntüler dünya basınında geniş yer buldu ve Barcelona yönetimi için bardağı taşıran son damla oldu.

Barcelona kulübü, yaşanan bu olayların ardından Maradona ile yollarını ayırma kararı aldı. Maradona da bu kararı destekledi çünkü hem kendisi hem de kulüp açısından ortam artık sürdürülebilir olmaktan çıkmıştı. Disiplin cezaları, taraftarla mesafeli ilişkiler ve yönetimle olan anlaşmazlıklar, Maradona’nın İspanya’daki günlerini sona erdirdi.

Sonuç olarak, Maradona’nın Barcelona’dan ayrılma sebebi sadece sportif değil, sosyal, kültürel ve psikolojik birçok faktörün birleşimidir. Sahadaki yeteneği tartışmasız olan Maradona, Barcelona’da aradığı huzuru ve özgürlüğü bulamamış, bu nedenle de İspanya’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Ancak bu ayrılık, onun kariyerinde yeni bir kapıyı aralamış ve efsaneleşeceği Napoli dönemine geçişini sağlamıştır.

Maradona

Maradona’nın Dini Nedir 

İnanç, İkon ve Kendi Mitolojisini Yaratan Bir Figür

Diego Maradona yalnızca futbol sahalarında değil, halkın gözünde bir sembol, bir kahraman hatta kimi zaman bir aziz gibi görülmüştür. Hayatı boyunca farklı kesimlerden hayranlar edinen Maradona’nın dini inancı da zaman zaman merak konusu olmuştur. Peki, Maradona’nın dini nedir?

Diego Maradona, Katolik Hristiyan olarak dünyaya gelmiş ve büyümüştür. Arjantin’in büyük çoğunluğu gibi o da Katolik geleneklere göre yetiştirilmiş, çocukluğunda vaftiz edilmiş ve dini ritüellere katılmıştır. Ailesi dindar bir yapıya sahipti ve bu değerler Maradona’nın gençlik yıllarında da etkili olmuştur. Kendisi de birçok kez Tanrı’ya olan inancını dile getirmiş, bazı maçlardan önce dua ettiği, kutsal işaretler yaptığı ve dini sembolleri kullandığı görüntülenmiştir.

Ancak Maradona’nın dini inancı, klasik bir ibadet çerçevesinden çok daha farklı ve özgün bir çizgide gelişmiştir. Özellikle 1986 Dünya Kupası sonrası, onu tanrılaştıran hayranları sayesinde ironik ve simgesel bir dinî figüre dönüştüğü görülmüştür. Arjantin’de 1998 yılında kurulan Maradona Kilisesi (Iglesia Maradoniana) bunun en dikkat çekici örneğidir. Bu kilise, Maradona’ya tapan, onun adını taşıyan ritüeller gerçekleştiren bir hayran topluluğu tarafından kurulmuştur. Maradona’nın doğum günü 30 Ekim, bu kilisenin takviminde kutsal bir gün olarak kabul edilmiştir.

Maradona, bu kiliseyi bir “şaka ve sevgi göstergesi” olarak değerlendirse de, futbolun insanlar üzerindeki etkisini ve kendi rolünü anlamıştı. Kimi zaman Tanrı’ya olan sevgisini, kimi zaman da kendi yaşantısı içindeki çelişkilerini açıkça dile getiriyordu. Özellikle uyuşturucu bağımlılığı ve yaşadığı zor dönemlerde Tanrı’ya sığınan sözleri, onun inancının ne kadar içten ve kişisel olduğunu gösteriyordu.

2016 yılında Papa Francis ile Vatikan’da görüşmesi de oldukça dikkat çekiciydi. Papa ile samimi bir görüşme gerçekleştiren Maradona, Arjantinli bir Papa ile tanışmanın kendisi için ne kadar özel olduğunu ifade etmişti. Bu görüşmeden sonra Katolik inancına yeniden yaklaştığı yönünde haberler çıkmıştı.

Diego Maradona Katolik bir inanca sahipti, ancak hayatının farklı dönemlerinde bu inancı sorgulamış, zaman zaman dini temsillerle iç içe olmuş, kimi zaman da kendisi bir mitolojiye dönüşmüştür. İnancı, onun karakterinin ve hayat yolculuğunun bir parçası olmuş; futbolun ötesinde halkla kurduğu bağda derin bir anlam kazanmıştır.

Bu içerik Bir Harika..!  Cristiano Ronaldo

Maradona Unutulmaz Tek Golünü Attığında Rakip Kimdi

Yüzyılın Golü ve Tarihi Rakip

Futbol tarihinde bazı anlar vardır ki zaman geçse de unutulmaz. İşte Diego Armando Maradona’nın 1986 FIFA Dünya Kupası’nda attığı o efsanevi gol, bu anlardan biridir. Sadece Arjantin değil, tüm futbol dünyasının belleğinde yer etmiş olan bu unutulmaz gol, FIFA tarafından da resmen “Yüzyılın Golü” olarak seçilmiştir. Peki bu golü kime karşı attı? Maradona’nın unutulmaz tek golünü attığı rakip kimdi?

Cevap çok net: İngiltere.

Tarih 22 Haziran 1986’yı gösteriyordu. Yer Meksika’nın başkenti Mexico City’deki Azteca Stadı’ydı. Karşı karşıya gelen iki takım, çeyrek finalde kozlarını paylaşıyordu: Arjantin – İngiltere. Maç sadece sportif anlamda değil, politik ve duygusal açıdan da yüklüydü. Çünkü iki ülke arasında dört yıl önce, 1982 yılında Falkland Savaşı yaşanmış, bu savaşın izleri henüz silinmemişti. Maradona’nın bu maçta ortaya koyduğu performans, futbolun savaşın ardından gelen bir sahne olduğunu kanıtlar gibiydi.

O tarihi maçta Maradona, iki gol atarak Arjantin’i yarı finale taşıdı. Bu gollerden ilki, tartışmalı bir şekilde eliyle attığı ve sonrasında “Tanrı’nın Eli” olarak adlandırılan goldü. Ancak asıl unutulmaz olan, maçın 55. dakikasında attığı ikinci goldü. Bu golde Maradona, orta sahadan topu aldı, İngiltere’nin neredeyse tüm savunma hattını çalımlayarak kaleye kadar ilerledi. Toplamda on bir saniye içinde beş İngiliz oyuncuyu ve kaleci Peter Shilton’ı geçerek topu ağlara gönderdi.

Bu gol sadece bir futbol zekâsının değil, insan sınırlarını zorlayan bir tekniğin ve özgüvenin göstergesiydi. Maradona’nın bu hareketi, o dönemin yavaş çekim tekrarlarında defalarca izlenmiş, yıllar içinde futbol tarihinin en çok konuşulan anlarından biri olmuştur. 2002 yılında FIFA’nın internet üzerinden yaptığı oylamada bu gol, resmen Yüzyılın Golü seçilmiştir.

İngiltere karşısında atılan bu gol, Maradona’nın kariyerinde sadece bir sayı değil, bir sembol haline gelmiştir. Bu gol, onun hem bireysel yeteneğini hem de bir ülkenin kaderini nasıl etkileyebileceğini gözler önüne sermiştir. Maradona, o günden sonra yalnızca bir futbolcu değil, futbolun kendisiyle özdeşleşmiş bir figür olmuştur.

Maradona‘nın unutulmaz tek golünü attığı rakip İngiltere idi. O gün sahada yaşananlar, futbolun yalnızca bir oyun olmadığını, duyguların, tarihsel yüklerin ve insan yaratıcılığının sahaya nasıl yansıdığını tüm dünyaya göstermiştir.

Maradona

Maradona Çocukları

Karmaşık Ama Sevgi Dolu Bir Baba Figürü

Diego Armando Maradona’nın hayatı, yalnızca futbolla sınırlı kalmamış; özel yaşamı, ilişkileri ve çocukları da en az kariyeri kadar konuşulmuştur. Maradona, çalkantılı ilişkiler, medyatik davalar ve sonradan tanıdığı çocuklarıyla dikkat çekmiştir. Hayatının farklı dönemlerinde farklı kadınlardan çocukları olmuş, bazılarını uzun süre tanımamış ama zamanla hepsini kabul etmiştir. Bu yönüyle Maradona, sadece bir futbol efsanesi değil; aynı zamanda duygusal, hatalarıyla yüzleşebilen bir baba figürü olarak da iz bırakmıştır.

Resmen tanıdığı ve kamuoyuna yansıyan çocuklarının isimleri şunlardır:

  1. Dalma Maradona

  2. Giannina Maradona
    İlk iki kızı, eşi Claudia Villafañe’den dünyaya gelmiştir. Dalma sanatla ilgilenmiş, Giannina ise bir dönem futbolcu Sergio Agüero ile evlenmiştir. Bu evlilikten Maradona’nın ilk torunu Benjamin dünyaya gelmiştir.

  3. Diego Sinagra (Diego Jr.)
    İtalyan bir kadından dünyaya gelen Diego Jr., uzun süre kabul edilmemiş, ancak 2016 yılında resmi olarak Maradona tarafından tanınmıştır. Kendisi de futbol oynamış, sonrasında antrenörlük yapmıştır.

  4. Jana Maradona
    Valeria Sabalain isimli bir kadından doğan Jana, babasıyla geç tanışsa da duygusal bir bağ kurmuş ve son yıllarında onunla çok daha yakın olmuştur.

  5. Diego Fernando Maradona
    Verónica Ojeda’dan dünyaya gelen Diego Fernando, Maradona’nın en küçük çocuğudur. Son yıllarında babasının en çok vakit geçirdiği çocuklarından biri olmuştur. Maradona’nın ev hayatına dönüp sakinleşmeye başladığı dönemde doğan Fernando, onun bir nevi ikinci şansı olarak görülmüştür.

6 ve 7. Küba’da geçirdiği rehabilitasyon sürecinde tanıştığı iki farklı kadından dünyaya gelen iki çocuğu daha bulunmaktadır. DNA testleri sonucu bu çocuklar da Maradona tarafından tanınmıştır. İsimleri kamuya tam olarak açıklanmamıştır.

  1. Arjantin’de doğmuş ve dava süreci sonrası tanınmış bir çocuğu daha bulunmaktadır.

Maradona’nın çocuklarıyla ilişkisi her zaman düz bir çizgide ilerlememiştir. Bazılarını çok geç tanımış, bazılarıyla uzun yıllar görüşmemiştir. Ancak son döneminde geçmişiyle yüzleşmiş, çoğu çocuğunu resmi olarak kabul etmiş ve aile bağlarını güçlendirmeye çalışmıştır.

Onun çocukları, sadece babalarının soyadını taşımakla kalmamış; aynı zamanda onunla yaşadıkları deneyimlerle büyümüş, kimi zaman medyanın, kimi zaman halkın ilgisiyle yüzleşmiştir. Maradona’nın çocukları, bir futbol efsanesinin gölgesinde değil, onun anısını yaşatarak yollarına devam etmeye çalışmaktadır.