Edgar Davids – Gözlüklerin Ardındaki Savaşçı
Edgar Steven Davids… Bir futbolcudan fazlasıydı. Afro-hint kökenli bir Surinamlı olarak Hollanda futbolunun kalbine yerleşen, bir dönem Juventus orta sahasının efendisi olan, teknikle fiziksel gücü birleştiren istisna bir oyuncuydu. Onu sahada gördüğünüzde önce gözlüğüne, sonra saçlarına, ama en çok da oyununa hayran kalırdınız. Davids’in tarzı yalnızca modaya değil, futbola da damga vurdu.
O bir oyun kurucu değildi, ama oyunu kuran adamdı. Takımın yükünü omzuna alan, gerektiğinde kaptan, gerektiğinde savunmacı, her zaman direnişin sembolüydü. Gelin şimdi bu eşsiz figürün hikâyesine birlikte bakalım.
Çocukluk ve Futbolla Tanışma
Edgar Davids, 13 Mart 1973’te Surinam asıllı bir ailenin çocuğu olarak Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da doğdu. Futbola olan ilgisi çocukluk yıllarında başladı. Amsterdam’ın dış mahallelerinde top oynayarak büyüdü. Sokakta oynarken çevresindeki herkes onun ne kadar özel olduğunu anlıyordu. Agresifti, hızlıydı, yaratıcıydı.
Henüz 12 yaşındayken Ajax altyapısına katıldı. Ajax’ın meşhur futbol akademisi De Toekomst (Gelecek), Hollanda’nın yıldızlarını yetiştiren bir fabrikaydı. Dennis Bergkamp, Frank Rijkaard, Clarence Seedorf, Patrick Kluivert gibi efsanelerin çıktığı o sistemde Davids de hemen parladı.
Kısa boyuna rağmen müthiş dayanıklılığı, çevikliği ve top kontrolüyle antrenörlerin dikkatini çekti. Her pozisyonda oynatıldı, ama en çok merkez orta sahada etki yarattı.
Ajax – Hollanda’nın Altın Neslinde Parlayan Elmas
1991 yılında henüz 18 yaşındayken Ajax A Takımı’nda forma giymeye başladı. O dönem Ajax, yeniden yapılanıyor ve altyapıdan gelen genç oyuncularla Avrupa’nın zirvesine çıkmak istiyordu. Louis van Gaal’ın yönetimindeki bu takımda Davids kısa sürede kendine yer buldu.
Takımda Clarence Seedorf, Jari Litmanen, Marc Overmars, Patrick Kluivert gibi genç yıldızlar vardı. Davids bu takımda savaşçı rolü üstlendi. Orta sahada top kapıyor, baskı yapıyor, pas kanallarını kesiyor ve hücuma hızlı çıkış sağlıyordu.
1994-95 sezonu onun kariyerindeki dönüm noktasıydı. Ajax, UEFA Şampiyonlar Ligi’ni kazandı. Finalde AC Milan’ı 1-0 yenerek Avrupa’nın zirvesine çıktı. Davids o sezon turnuvanın en dikkat çeken isimlerinden biri oldu. Ajax taraftarları ona “The Pitbull” lakabını verdi. Çünkü topu kaptığında bırakmazdı, rakibi ısırır gibi yapışırdı.
Ajax ile 3 Eredivisie şampiyonluğu, 1 UEFA Kupası ve 1 Şampiyonlar Ligi kazandı. 1996 yılında ise Avrupa’nın dev kulüpleri onun peşindeydi.
Milan ve İtalya’ya İlk Adım
1996’da AC Milan’a transfer oldu. Ancak bu transfer Davids için tam bir hayal kırıklığıydı. Milan’da geçirdiği 1.5 sezonda sadece 15 maça çıkabildi. İtalyan futbolunun disiplinli ve taktiksel yapısına uyum sağlamakta zorlandı. Ayrıca o dönemki takım içi dengesizlikler Davids’in performansını gölgeledi.
Ancak Milan’da başarısız olması, onun karakterine ters düşerdi. Davids vazgeçmedi. 1998’de Juventus’a transfer olarak, kariyerinin en görkemli sayfasını açtı.
Juventus – Orta Sahanın Efendisi
Juventus, Davids için bir okul gibiydi. Orada hem teknik hem taktik açıdan zirveye çıktı. Marcello Lippi’nin sisteminde orta sahanın motoru oldu. Pavel Nedved, Zinedine Zidane, Alessio Tacchinardi gibi oyuncularla birlikte oynadı ama sahada her zaman en çok mücadele eden, en çok koşan isim oydu.
Davids’in oyun tarzı; agresif pres, pas arası, tek pas ve dikine oyun kurmaya dayanıyordu. Juventus’ta geçirdiği 6 sezonda:
-
3 Serie A şampiyonluğu
-
2 Süper Kupa
-
1 Şampiyonlar Ligi finali (2003, Milan’a penaltılarla kaybedildi)
özellikle 2002-03 sezonundaki Şampiyonlar Ligi performansı, onun Avrupa’nın en iyi orta sahalarından biri olduğunu kanıtladı. Tüm turnuvada istatistik lideriydi: pas kesme, top kazanma ve sprint sayılarında üst sıralardaydı.
Juventus’ta sadece bir oyuncu değil, taraftarın sahadaki yansıması oldu.
Barcelona ve Diğer Takımlar
2004 yılında Juventus’tan ayrıldı ve yarım sezonluğuna Barcelona’ya kiralandı. Bu kısa dönem, takımın kaderini değiştirdi. O sezon Rijkaard’ın takımında oynadığı 20 maçlık periyotta Barcelona, ligde 3. sıradan liderliğe yükseldi. Xavi – Ronaldinho – Davids üçlüsü, Barça taraftarının hâlâ unutamadığı bir orta saha düzeniydi.
Daha sonra Inter Milan, Tottenham Hotspur, Ajax (geri dönüş) ve son olarak Crystal Palace’ta oynadı. Crystal Palace’ta kısa süreli bir teknik sorumlu rolü de üstlendi.
Gözlük Takma Nedeni – Sadece Stil Değil, Zorunluluk
Davids, sahada taktığı koruyucu gözlükle adeta bir ikon hâline geldi. Ancak bu bir stil tercihi değildi. 1999 yılında gözünden geçirdiği bir glokom (göz tansiyonu) operasyonu sonrasında doktorlar, direkt ışık ve darbeden korunmak için özel lensli gözlük takmasını önerdi.
Davids bu gözlüğü karakteri hâline getirdi. Nike ile yaptığı sponsorluk anlaşmalarıyla bu gözlüğü futbol dünyasında bir sembole dönüştürdü. Birçok genç oyuncu onun gibi görünmek için gözlük takmaya başladı.
Hollanda Milli Takımı – Turuncu Formayla Savaş
Davids, Hollanda Milli Takımı formasıyla 74 maça çıktı ve 6 gol attı. 1998 Dünya Kupası’nda yarı final oynayan efsane kadronun parçasıydı. Edgar Davids, Clarence Seedorf, Frank de Boer, Dennis Bergkamp gibi yıldızlarla birlikte oynamak ona büyük sorumluluklar yükledi.
1996, 2000 ve 2004 Avrupa Şampiyonaları’nda da forma giydi. 2000 yılında ev sahibi oldukları turnuvada yarı finale kadar çıktılar. Davids, o turnuvada orta sahada sergilediği performansla “Turnuvanın En İyi 11’ine” seçildi.
Ancak bazen agresifliği ve tavırları nedeniyle tartışma konusu oldu. 1996 Avrupa Şampiyonası sırasında Louis van Gaal ile yaşadığı tartışma sonrası kadro dışı kalmıştı. Buna rağmen her zaman ülkesine bağlı ve gururlu bir futbolcuydu.
Futbol Dışı Kimliği ve Hayırseverlik
Davids, futbol dışında da aktif bir figür oldu. Moda ve müzikle yakından ilgilendi. Hip-hop kültürüne olan ilgisiyle bilinir. Avrupa’daki göçmen kökenli genç futbolcular için mentorluk projeleri geliştirdi.
Kendi futbol akademisini kurdu. FIFA Fair Play elçisi olarak sosyal sorumluluk projelerinde yer aldı. Ayrıca ırkçılığa karşı birçok organizasyonda aktif konuşmalar yaptı. Afro-karayip kimliğiyle futbolun farklı yüzlerini temsil etti.
Edgar Davids’in Oyun Stili
Davids’i tanımlayan en doğru cümle: “Tekniğiyle döven, zekâsıyla boğan oyuncu.”
Fiziksel gücü, ikili mücadelelerdeki başarısı, top kapma becerisi ve mükemmel pozisyon alışıyla savunma katkısı verirken; top sürme, kısa pas ve dikine hücum katkısıyla hücum oyununu da yönlendirirdi.
Orta sahada durmaksızın koşar, asla pes etmez, faul yapmaktan çekinmezdi ama asla kirli oynamazdı. Futbolda sertlik gerekiyorsa, Davids sahadaydı. Ama asla sınırı aşmazdı.
Miras ve Etkisi
Edgar Davids, günümüzde box-to-box orta saha oyuncularının öncülerindendir. Onun oyun anlayışı, hem fiziksel dayanıklılığın hem de teknik zekânın nasıl aynı bedende birleşebileceğini gösterdi.
Kısa boylu olması nedeniyle futbolcu olamayacağı söylenmişti. Gözlük takmak zorunda kaldığında kariyerinin biteceği sanılmıştı. Ancak her seferinde geri döndü, her seferinde daha güçlü oldu.
Bugün Jude Bellingham, N’Golo Kanté, Arturo Vidal gibi savaşçı orta sahalarda onun mirasını görmek mümkündür.