Éric Cantona – Asi Bir Kralın Futbol Masalı
Éric Daniel Pierre Cantona… Fransa futbolunun başına buyruk çocuğu, İngiltere’nin adeta tahta oturttuğu bir kralı ve futbolun romantik anarşistidir. Sahaya çıktığında gol atar, asist yapar, oyunu yönlendirirdi ama onun asıl yaptığı şey ruh katmaktı. Bir hareketiyle maçı değiştiren, bir bakışıyla takımına güven veren, bir konuşmasıyla medya tarihine geçen bir karakterdi.
Onun hikâyesi; disiplinsizlikle başlayan, kavga ve cezalarla şekillenen ama sonunda bir kulübün kaderini değiştiren bir futbol devrimidir.
Marsilya’nın Asi Çocuğu
Cantona, 24 Mayıs 1966’da Fransa’nın Marsilya kentinde doğdu. İşçi sınıfı bir aileden geliyordu. Babası ressam, annesi ise hemşireydi. Evde sanat vardı ama sokakta hayatta kalmak gerekiyordu. Küçük yaşlarda futbolla tanıştı ve yeteneği kısa sürede fark edildi. Sert, dik başlı, ama yetenekli bir çocuktu. Kendisini ifade edemediğinde öfkesiyle konuşurdu. Bu öfke onu zaman zaman aşağı çekecek ama bazen de zirveye taşıyacaktı.
Futbola SO Caillolais takımında başladı. Ardından Auxerre altyapısına geçti. Fakat ne zaman parlayacak gibi olsa ya kart gördü, ya ceza aldı, ya da basınla kavga etti. Yine de kimse onun yeteneğini inkâr etmiyordu.
Auxerre – Gençlik ve Sınır Tanımamak
Cantona, profesyonel kariyerine Auxerre’de başladı. İlk yıllarda fiziksel gelişimi tamamlayamamıştı ama futbol zekâsı, pas yeteneği ve oyun görüşüyle takımın dikkatini çekti. Ancak disiplinsizliği de onu gölgelemeye başladı.
1987’de Martigues’a kiralık gönderildi. Burada golcü kimliğini gösterdi ve aynı yıl Olympique de Marseille tarafından transfer edildi. Kendi şehrinin takımı olan Marsilya’da oynamak onun için gururdu ama bu dönem onun futbolculuğu kadar karakteriyle de sınandığı yıllar olacaktı.
Marsilya – Parlayış ve Çöküş Arası
Marseille onun çocukluk rüyasıydı. Ancak burada da dikiş tutturamadı. Takım arkadaşlarıyla, teknik heyetle, medya ile sık sık tartıştı. Bazen performansıyla alkışlandı, bazen saha içindeki disiplinsizliğiyle cezalar aldı.
1988 yılında Fransız Futbol Federasyonu tarafından 3 ay men cezası aldı çünkü hakem kararına hakaret etmişti. Ceza sonrası tekrar dönüp gol atmaya başladı ama bir türlü istikrar sağlayamadı. Marsilya, onu Bordeaux, Montpellier gibi takımlara kiraladı.
Montpellier’de takım arkadaşlarıyla kavga etti, soyunma odasında krampon fırlattı ama bu arada da takımını Fransa Kupası şampiyonu yaptı. Yani özetle: Cantona hem bela hem nimetti.
1991’de Nîmes takımında oynarken hakeme top fırlattı. Sonrasında Federasyon’a çağrıldı. Orada kurul üyelerine, “Siz aptalların yargılayacağı biri değilim!” deyip istifa etti.
Ve ardından şu cümleyi kurdu:
“Futbolu bırakıyorum. Çünkü artık futbol, futbol değil.”
Ama futbol ondan vazgeçmedi.
İngiltere’ye Gidiş – Bir Efsanenin Başlangıcı
1992 yılında İngiltere’ye transfer oldu. Leeds United formasıyla Premier League’de oynamaya başladı. Leeds ile şampiyonluk yaşadı. 13 maçta 3 gol attı, ancak asıl katkısı oyunun ritmini değiştirmesiydi. Taraftar onu çok sevdi ama Cantona’nın aklı daha fazlasındaydı.
1992’nin sonunda, dönemin menajeri Howard Wilkinson ile yaşadığı anlaşmazlık sonucu transfer listesine kondu. Bu durumu duyan bir adam hemen telefonun başına geçti: Sir Alex Ferguson.
O andan itibaren tarihin akışı değişecekti.
Manchester United – Kral Tahta Oturur
1992 yılının Kasım ayında Cantona, Manchester United’a transfer oldu. Takım genç, istekli ama yönlendirilmeye muhtaç bir kadroydu. Ryan Giggs, Paul Scholes, David Beckham, Gary Neville gibi isimler yükseliyordu. Hepsinin bir lidere ihtiyacı vardı.
Ve o lider, Cantona’ydı.
Geldiği ilk sezon Manchester United’a 26 yıl sonra Premier League şampiyonluğunu kazandırdı. Cantona, klasik bir forvet gibi değildi. Gol atar, asist yapar ama asıl yaptığı takımın ruhunu değiştirmekti. Takım arkadaşları onun varlığıyla kendilerini daha cesur hissediyordu.
1993-94 sezonunda 25 gol attı. 1994-95 sezonunda ise, İngiltere tarihinin en çok konuşulan olaylarından biri yaşandı.
Crystal Palace Maçı – Uçan Tekme
25 Ocak 1995… Manchester United deplasmanda Crystal Palace ile oynuyor. Cantona, rakibi Richard Shaw tarafından sürekli faulle durduruluyor. Bir noktada sabrı taşar, Shaw’a tekme atar ve kırmızı kart görür. Tam soyunma odasına giderken tribünden bir taraftar hakaret eder.
Cantona, aniden döner ve o taraftara uçan tekme atar.
Tüm dünya bu görüntüyü konuşur. İngiltere Futbol Federasyonu ona 9 ay men, 20 bin pound ceza verir. Ayrıca 120 saat kamu hizmeti yapar.
Ama o yine de pes etmez.
Men cezasının ardından 1995-96 sezonunda sahalara döner. Dönüş maçında Liverpool’a gol atar. Aynı sezon takımını tekrar şampiyon yapar. FA Cup finalinde Everton’a karşı attığı golle kupayı kazandırır.
Ve şu unutulmaz sözleri söyler:
“Martıların arkasından balıkçı teknelerini takip etmesinin nedeni, sardalyelerin denize atılacağını düşünmeleridir.”
(İngiliz gazetecilerin “uçan tekmeyi neden attın?” sorusuna felsefik cevabı)
Cantona, futbolu yalnızca bir oyun değil, bir ifade biçimi olarak yaşadı.
Emeklilik – Erken Ama Gururlu
1997 yılında, henüz 30 yaşındayken futbolu bıraktı. O sırada hâlâ en formda oyunculardan biriydi. Ama futbolun kısıtlayıcı yapısına daha fazla katlanmak istemedi. Onun için futbol tutkuydu, sistem değildi.
Manchester United formasıyla 185 maçta 82 gol attı, 4 Premier League, 2 FA Cup kazandı.
Kulüp onu Kral Eric olarak tanımladı.
Sanat, Tiyatro ve Sinema
Futbolu bıraktıktan sonra oyunculuğa yöneldi. Fransa’da birçok tiyatro oyununda sahne aldı. Sinema filmlerinde rol aldı. “Looking for Eric” adlı filmde kendisini oynadı.
FIFA’nın kampanyalarında aktif rol aldı ama hiçbir zaman resmi pozisyonları kabul etmedi.
Çünkü o özgür olmayı tercih etti.
Tıpkı çocukken Marsilya sokaklarında olduğu gibi.
Miras ve Anlam
Cantona’nın mirası kupalarla ölçülemez. Onun etkisi ruhla, tutkuyla ve özgünlükle ölçülür.
Futbolu sıradan bir meslek olmaktan çıkarıp kişiliğin sahaya yansıdığı bir sanat hâline getirdi.
Bugün hâlâ United tribünlerinde şu tezahürat yapılır:
“Ooh aah, Cantona!”
Çünkü bazı oyuncular geçer ama efsaneler kalır.
Ve Cantona, futbolun yaşayan efsanelerindendir.