Savunmanın Altın Heykeli
Futbol tarihinde çok az savunmacı, adını en iyiler listesine yazdırmayı başarabilmiştir. Daha da azı, bir stoper olarak Ballon d’Or kazanabilmiştir. Fabio Cannavaro bu nadir istisnalardan biridir. Hem kulüp kariyerinde hem de milli takımda gösterdiği kusursuz performanslarla, modern savunma anlayışının simgelerinden biri hâline gelmiştir.
İtalya’nın futbol kültürü denince akla hemen savunma gelir: Catenaccio, disiplin, alan daraltma, markaj… İşte Cannavaro, bu anlayışın en rafine temsilcilerindendi. Ancak onu özel kılan sadece bu değildi. Saha içindeki zarafeti, karizması, liderliği ve asla pes etmeyen yapısıyla adeta bir futbol generaliydi.
Napoli’nin Çocuklarından
Cannavaro, 13 Eylül 1973 tarihinde Napoli’de doğdu. Çocukluğu Diego Maradona’nın Napoli’yi büyülediği yıllarda geçti. Maradona onun için bir idoldü ama Fabio topu ağlara göndermek yerine, onu kaleden uzaklaştırmanın peşindeydi.
Futbola Napoli altyapısında başladı. Genç yaşta dikkat çeken özellikleri topa zamanında müdahale etmesi, pozisyon bilgisi ve maç okuma becerisiydi. Boyu uzun değildi (1.76), ama bu onun için bir eksiklik değil, avantajdı. Çünkü kısa boyuna rağmen mükemmel zamanlaması ve sıçrama kabiliyetiyle hava toplarını kazanabiliyordu.
Napoli’de profesyonel kariyerine 1992 yılında başladı. Henüz 19 yaşındaydı. İlk sezonda bile takımın en güvenilir savunmacılarından biri hâline geldi.
Parma – Altın Neslin Kalbi
1995 yılında Parma‘ya transfer oldu. O dönem Parma, İtalya’nın yükselen kulübüydü. Gianluigi Buffon, Lilian Thuram, Hernán Crespo, Juan Sebastián Verón gibi yıldızlarla dolu bir kadroya sahipti. Cannavaro, bu takımın savunma lideriydi.
Parma’da geçirdiği 7 sezonda Coppa Italia, Supercoppa Italiana ve 1998-99 UEFA Kupası şampiyonluğu yaşadı. Özellikle UEFA Kupası zaferinde Cannavaro’nun rolü büyüktü. Hem savunma organizasyonunun temel taşıydı, hem de kaptan gibi takımın ruhunu taşıyordu.
Parma’daki oyun tarzı, onu Juventus, Milan gibi devlerin radarına soktu. Ama o tercihini Inter’den yana kullandı.
Inter ve Juventus – Zorlu Geçiş Dönemi
2002 yılında Inter‘e transfer oldu. Ancak burada beklenen performansı tam veremedi. Takımın istikrarsız yapısı, teknik direktör değişiklikleri ve sakatlıklar nedeniyle Inter dönemi onun adına çok parlak geçmedi.
2004 yılında Juventus’a geçti. Bu transfer kariyerinde yeniden yükselişe geçmesine neden oldu. Juventus’ta geçirdiği iki sezonda Serie A’yı domine etti. Takım arkadaşı Gianluigi Buffon ile birlikte savunma hattını adeta çelik duvara çevirdi. Ancak 2006’da yaşanan “Calciopoli” skandalı nedeniyle Juventus küme düşürüldü.
Cannavaro bu süreci sessizce izledi ve kararını verdi: Dünya Kupası öncesi kulüp kariyerine Real Madrid’de devam edecekti.
Real Madrid – İspanya’da Disiplin ve Deneyim
2006’da Real Madrid’e transfer oldu. Bu, onun için büyük bir adımdı. La Liga’nın tempo odaklı, birebir oyuncu kalitesine dayanan yapısında ayakta kalmak kolay değildi. Ancak Cannavaro, liderlik ve deneyimiyle takımın savunma hattını organize etti.
İlk sezonunda şampiyonluk yaşadı. Real Madrid formasıyla 94 maça çıktı. 2006 yılında Ballon d’Or ödülünü kazandı. Bu ödülü son kazanan savunma oyuncusu olarak tarihe geçti.
İkinci sezonunda fiziksel olarak zorlanmaya başlasa da disiplini ve futbol bilgisiyle takıma katkı vermeye devam etti.
2009’da Juventus’a geri döndü ama o dönem Juventus’un istikrarsız yıllarına denk geldi. 2010’da kariyerinin son transferini yaparak Birleşik Arap Emirlikleri ekiplerinden Al Ahli’ye gitti. 2011 yılında futbolu bıraktığını açıkladı.
İtalya Milli Takımı – Azmin Zirvesi
Cannavaro, İtalya Milli Takımı formasını tam 136 kez giydi. Bu, bir dönem ülke rekoruydu. 1998, 2002, 2006 ve 2010 Dünya Kupalarında forma giydi. Aynı zamanda 2000 ve 2004 Avrupa Şampiyonalarında da görev aldı.
Ama elbette ki zirve noktası 2006 Dünya Kupası‘ydı.
O turnuva boyunca İtalya yalnızca 2 gol yedi (biri kendi kalesine, biri penaltıdan). Cannavaro her maçta sahanın en iyilerinden biri oldu. Almanya ile oynanan yarı finalde ortaya koyduğu performans, otoriteler tarafından “mükemmellik” olarak tanımlandı.
Finalde Fransa’ya karşı Buffon’la birlikte defansı kilitledi. Maç penaltılara gitti, İtalya kupayı kazandı. Cannavaro, kupayı kaldıran kaptan olarak futbol tarihine geçti.
Turnuva sonunda FIFA tarafından Dünya Kupası’nın en iyi oyuncularından biri seçildi. Aynı yıl Ballon d’Or’u alarak tarihe geçti. O ana kadar yalnızca Franz Beckenbauer gibi çok az savunmacı bu ödüle ulaşabilmişti.
Oyun Stili – Güçlü Değil, Zeki
Cannavaro’nun futbol stili fiziksel güçten çok pozisyon bilgisine ve zamanlamaya dayanırdı. Genellikle kendisinden daha uzun forvetlere karşı oynamasına rağmen hava toplarının büyük bölümünü kazanırdı. Çünkü ne zaman zıplayacağını, nerede duracağını çok iyi bilirdi.
Topla ilişkisi oldukça sağlamdı. Ayağı düzgün, kısa paslara ve oyun kurulumuna önem veren bir yapısı vardı. Ayrıca müthiş bir oyun okuma becerisi vardı. Rakibin atak planını sezgisel olarak anlayıp ona göre savunma pozisyonu alırdı.
Liderliği doğaldı. Çığlık atarak değil, yerini doğru alarak, risk almayarak, takım arkadaşlarını yönlendirerek liderlik ederdi.
Futbol Sonrası Kariyeri
Futbolu bıraktıktan sonra antrenörlük kariyerine başladı. Çin’in Guangzhou Evergrande takımında çalıştı. Ardından Suudi Arabistan’da Al Nassr’ı çalıştırdı. Kısa süreyle Çin Milli Takımı’nın başına geçti.
Teknik direktörlük kariyeri oyunculuğu kadar parlamasa da disiplinli yapısını yansıttığı projeler ortaya koydu. Özellikle genç oyuncularla çalışmayı tercih etti.
Ayrıca FIFA organizasyonlarında, UNICEF ve çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde elçi olarak yer aldı.
Cannavaro’nun Mirası
Fabio Cannavaro, “savunmacılar sadece geride durur” anlayışını yıkan isimlerden biridir. Boyunun kısa olması onun önünde engel değil, silahı hâline geldi. Takımı için savaşan, risk almayan ama doğru anda doğru yerde olan oyuncuların sembolüdür.
Bugün Giorgio Chiellini, Leonardo Bonucci, Aymeric Laporte gibi stoperler, Cannavaro’nun mirasını taşıyor. Ama o yalnızca İtalya’nın değil, tüm futbol dünyasının altın kalpli duvarıdır.
Kupa kaldıran bir kaptan, Ballon d’Or alan bir savunmacı, ve futbolu zarafetle savunan gerçek bir centilmendi.